25 Mart 2008 Salı

Şadi Amca

Gecen hafta sonu Kadikoy Is Hani’nda Numizmatik Sahaf’in sahibi dostum Murat Sevgikuran’la muhabbet ediyoruz. Murat, Kadikoy’de ilk cizgi roman muzayedesini gerceklestiren arkadasimizdir. Bir ara soz donup dolasip eskilere geldi. “Ya bizim Sadi amca ne yapiyor” diye sordum, Murat “Allah rahmet etsin, Sadi Amca’yi kaybettik” dedi. Hic beklemiyordum dogrusu… Uzuntulu uzuntulu zihnim eskilere gitti…

Yakin yillara kadar Kadikoy’de postanenin arkasindaki sokakta seyyar cizgi roman ve sahafiye tezgahlari vardi. Ortam cok otantik olurdu. Eski yeni cizgi romanlarimizi alirken eskinin “sinema onu - kaldirim ustu” gunlerini hatirlardik. Sadi amca o tezgahlarin duayeniydi. Sokagin en eskilerindendi. Yasli Sadi amca’nin tezgahinda cizgi romanlar, cocuk kitaplari, iskambil kagitlari ve daha bir suru sey olurdu. Kitaplari kafasina gore eklemeyle yamayla tamir etme huyu vardi. Kitap aldiginizda icinden baska sayilara ait sayfalar cikma olasiligi vardi. O yuzden Sadi amca’dan cizgi roman alirken hep sayfa sayardim. Sokagin en ucuzcu tezgahtariydi. Diger tezgahcilara bakip “ya bu cocuklar benden ucuza alip iyi fiyata satiyorlar iste” deyip gulumserdi.

Sonra bir gun zabitalar sokak tezgahlarini kaldirdilar oradan. Herkes once kacak acmayi denedi ama olmadi. O gunlerin birinde Sadi amca’yi kitap cuvaliyla bir duvar dibinde sessiz sessiz dusunup titrerken gormustum. “Bizi istemiyorlar burada” demisti bana…

Sonralari herkes Kadikoy Is Hani’nda bir bir dukan kiralamaya basladi. Sokak tezgahlarimiz alli pullu cizgi roman magazalari oldular. Ama bir seylerin de buyusu kaybolmustu. Artik orasi bana eskisi kadar cekici gelmiyordu. Sadi amca’da arka sokaklardaki evinin altindaki depoyu dukkan gibi bir sey yapmisti. Disaridan bilmeyen dukan oldugunu anlamazdi pek. Ben yerini ogrendigimde her Kadikoy ziyaretimde ona da ugramaya basladım. O her seyin ustuste oldugu, tozun kirin icindeki dukkanda eskinin havasini kokluyordum. Bir gun tek basima kapisini caldigimda beni iceri aldi. Sonra kosarak gidip karsi dukandan kocaman bir ayran aldi geldi. “Al oglum ic bunu. Sen benim Urfa’da yasayan ogluma cok benziyorsun. Sana her baktigimda o geliyor aklima. Ayrani da severdi o” diyerek gulumsemisti bana. Ayrani ben de cok severdim. Ustelik cocuklugum da Urfa’da gecmisti. Hic bir sey demedim aldim icmeye basladim ayrani. O fisiltili aksaniyla bana oglundan bahsetti durdu uzun uzun. Ben de dinledim sadece gulumseyerek. Adam beni oglu yerine koymustu. Ne guzeldi…

Sonra benim ozel hayatimda firtinalar basladi. Uzun yillar ne Kadikoy’e ne de Sadi amca’ya gidemedim. Gecen yil bir iki defa dukkaninin onunden gectim kapaliydi. Sonra da unuttum gittim.

Sadi amca simdi gokyuzunde Manitu’nun yesil cayirlarinda at kosturuyordur belki de kimbilir… Ruhun sad olsun Sadi amca. Huzur icinde yat…

Selamlar
Lami

24 Mart 2008 Pazartesi

Yıldızlara Gitmek

Ayin karanlik yuzunde gezinen astronotlar, Sukunet Denizi bolgesinin yakinlarinda bir tepenin ardinda gizemli bir anit bulurlar. Ne zamandir orada oldugu bilinmeyen bu anit, insanligin belki de milyonlarca yildir evrende yalniz olmadiginin kanitidir.

Arthur C Clark'in 1948'de yazdigi muhtesem oykusu The Sentinel, daha sonraki yillarda Stanley Kubrick'in ilgisini ceker. Clark ve Kubrick biraraya gelerek bu oykuden bir senaryo cikarirlar ve Kubrick senaryoyu filme ceker. 2001; a Space Odyssey isimli film 1968 yilinda daha insanoglu aya basmadan once ay yuzeyinde gecmesi olasi bir olayi neredeyse gercege birebir uygun olarak anlatir. Clark ve Kubrick gibi iki dehanin biraraya gelmesi gibi bir olay kac yılda bir oluyor bilinmez ama bu birliktelik Clark'in dunyaca unlenmesini ve 2010'dan 3010'a kadar sürecek efsanevi roman dizisinin yazilmasina da neden olur.

Ben Clark'i daha cok Rama serisiyle sevdim. Toplamda 2300 sayfa civarindaki dort adet romandan olusan seri, bence klasik bilim kurgunun tepe noktasi modern bilim kurgununda ilk buyuk eserlerindendir. Ilk roman Rendesvous With Rama ile diger ucu arasinda 8-10 yillik bir zaman araligi olmasina ragmen tumu sanki bir yuz yil boyunca yazilmis hissi verir. Terkedilmis ve basibos bir uzay gemisi hizla dunyaya dogru yaklasmaktadir. Bir şeyler yapilabilir mi diye carpisma rotasi ustunde gorevde olan bir grup bilim adami gemiyi incelemek için gorevlendirilirler. Gemiyi anlatmak biraz zor. Anlamak için romani okumak lazim. Yazmak icinse Clark olmak... Bir uctan diger uca yaklasik 50km ve genisligi 3km olan devasa bir silindir. Giris kapisindan icine binlerce basamakla inilen Tanrilarin Merdiveni. Silindiri ortadan ikiye ayiran silindirik bir deniz. Oyleki deniz tum silindirin kenarini sariyor, ortasi bos ve sular asagi akmiyor. Sanki gorunmez bir merkezkac kuvvetinin etkisindeymis gibi “sular asagi dusmuyor”… Silindirik Deniz’in ortasinda kocaman, garip binalariyla uc tane sehir. Butun bunlar Rama serisinin sadece giris bolumleri. 2300 sayfalik destani, bir yil icinde iki defa okumustum. Her gun ise giderken Dilovasi – Izmit otoyolunun gokyuzune uzanan bir uzay gemisinin ici oldugunu hayal etmistim. Tupras kompleksi de Silindirik Denizdeki sehirler gibiydi. Simdilerde bir daha okumak icin icim gidiyor. Ah vakit…

Clark yazdigi tum eserlerinde alabildigine buyuk bir evrenselligi kucaklamaya calismistir. Sonsuzlugun Sonu(Childhood’s End?), Uzak Dunyanin Sarkilari(90’larda Mike Oldfield tarafindan her bir oyku icin bir tema seklinde New Age muzik albumu yapilmistir Uzak Dunyanin Sarkilari) hep evrensel temalari ve buyuk kavramlari ele almistir. Buyukluk onun icin vazgecilmez sarttir. Childhood’s End’deki ogretmen tanrilari dusunun bir. Ne muazzam bir hayal gucu. Hep Clark ile Carl Sagan bir araya gelse nasil bir eser cikar ortaya acaba diye dusunmusumdur. Hayal etmesi bile insani urpertiyor.

Clark’i geçen hafta ayin Mart ayinin 19’unda kaybettik… 1936’da Ingiltere’de dogan usta, 50’lerden bu yana Sri Lanka’da yasiyor ve son 30 yildir da tekerlekli sandalyede oturuyordu. Romanlarinda anlattigi-kullandigi teknikler radarın gelistirilmesinde yararlanilmistir. Usta omru boyunca evrendeki zeki canlilarin varliliginin arastirilmasina hiz ve kaynak verilmesini ayrica cevreyi daha az kirleten yakitlarin kullanilmasini istemis. Arthur C Clark, simdi o cok sevdigi yildizlara gitti.

Kimbilir orada Ramalilarla birliktedir belki de…
Selamlar
Lami

Canavar'in Numarasi

2008 Subat ayinda Maceraperest Cizgiler tarafindan yayinlanan Martin Mystere efsanevi maceralar dizisinin 5. albumunde Speciale 17 - Olimpiyatlarin Sirri (Mistero Alle Olimpiadi) adli macerayla, bir Martin Mystere butunlemesi daha sona ermis gorunuyor. Dizinin her bir serisi, Turkiye’de degisik yayinevlerince bagimsiz zamanlarda yayinlandigindan dolayi, olagan yayin kronolojisinin tersine bir seyir izleyen oyku, bana en ilginc gelen Martin butunlemelerinden biri oldu. Canavar (Il Numero della Bestia ya da gercek Turkcesiyle Canavarin Numarası / Rakami) isimli 7 numarali buyuk albumde toparlanan oykunun ilk ayagi olan 1984 yilinda Tay Yayinlari tarafindan yayinlanan aylik 1 numaralı Gecmisin Sirlari (Gli Uomini in Nero ya da gercek turkcesiyle Kara Adamlar) adli album, buyuk albumde referans gosterilmese de oykunun ilk adim macerasidir ve kesinlikle ilk okunmasi ya da tekrardan gozden gecirilmesi gereken bir albumdur. Hikayenin ikinci ayagi olan ve Baska Bir Yer’in eski yoneticilerinden Maxwell’in gecmisinin de anlatildigi Speciale 17, gecen ay MP tarafindan yayinlandi. Burada Noel Baba’nin Esrari isimli ilk buyuk albumde oldugunu gordugumuz Maxwell’la karsilasiyoruz. Aslinda Olimpiyatlarla ya da olimpiyatlarda gizli buyuk gizemlerle pek te ilgisi olmayan bir hikayedir. Ben olsam Dr. Jeykll’in Sirri filan derdim, neyse… Bu hikayede Canavar’da pek fazla gorunmese de oykude agirligini sonradan hissedecegimiz Maxwell ile ilgili onemli ipucları var (tabii bir de aptal seksi sarisin Angie var!?..). Hikayenin ucuncu ayagi olan Garip Ama Gercek (Strano ma Vero) gectigimiz aylarda Lalkitap tarafindan yayinlanmisti. Arabistanli Lawrence uzerine neredeyse buyuleyici bir hikayenin anlatildigi ve Canavar mitiyle ilgili ilk önemli bulguların yer aldığı cok onemli neredeyse hikayenin anahtar oykusu diyebilecegimiz kisa ama ozlü bir macera Garip Ama Gercek. Adini 1900’lerin basinda moda olan unlu Garip Ama Gercek derlemelerinden alan oyku bizi Canavar buyuk albumune hazırlıyor. Ayrica 221-222 orijinal sayili bu macerada Gemcisin Sirlari’nda Martin’e bir paket yetistirmeye calisirken oldurulen Morrel’la ilgili cok onmeli bilgiler de veriliyor. Martin ve Java’nin Morrel’in olumunu arastirirken “ziyaret ettikleri” Yunanistan’daki Antirion manastiri ve Kalabaka’ya yeniden ugruyoruz.

Ilgili referans maceralari okuduktan sonra 7 numaralı Canavar’ın Rakami’ni okudugumuzda kitaplarla, sifrelerle, kitap koleksiyoncularinin gizemli dünyasıyla basbasa buluyoruz. Olay yine unlu dunyanin olusumunda katkisi olan “onlara” kadar gidiyor. Ama asil basrol bu sefer kitaplarda ve kitap avcilarinda. Her cizgi roman okurunun kendisinden bir seyler bulacagi muthis keyifli bir oyku. Tipik Castelli oyku butunlemesi unsurlarinin tamamini barindiran okurken zevkten dort kose vaziyette Martin sarhoslugu yasatan muthis bir kurgusu var. Arabistanli Lawrence’in Aklin Yedi Dayanagi kitabinin sirlari, kuskulu olumu, Hitler’in sag kolu son nazi Rudolph Hess’in hala aydinlanamamis gizemli hayatiyla ilgili neredeyse belgesel bolumler, Iohanna’nın unlu Vahiy Kitabi’nin esrari, internet ve bilgisayarlarin ardindaki korkunc sir ve daha neler neler… Gercekten insani sarhos bir oyku butunlemesi.

Ilginc bir rastlanti albumlerin yazildigi yillarda (2000-2001) yil gosterime giren basrolunde Johnny Depp’in oynadigi Roman Polanski’nin 9. Kapi isimli filmi oykuyle muthis benzerlikler iceriyor. Hangisi hangisinden esinlenmis bilmiyorum ama 9. Kapi filmiyle bu butunleme arasinda oldukca fazla benzerlik var. Hepsini bir arada okuyup izlemek gerekiyor bence.

Büyük Albumun son sayfalarinda yeralan dosya bolumu de bu kez haddinden fazla Martin kokuyor. Sanki belgesel dokumanter degilde maceranin sonu gibi duruyor yazilar. Hikaye enfes. Bence Gemcisin Sirlari’ndan baslayip, Olimpiyatlarin Sirri, Garip Ama Gercek ve Canavar diye bastan sona bir Martin keyfi yapmak lazim…

Albumlere ait bilgiler:
Gecmisin Sirlari: Yazan Alfredo Castelli, Çizen: Giancarlo Alessandrini (Tay 32’lik seri No.1, Lal No.1)
Olimpiyatlarin Sirri: Yazan: Alfredo Castelli, Çizen: Rodolfo Torti (MP Efsanevi Albümler numara 5)
Garip Ama Gercek: Yazan:Alfredo Castelli, Çizen: Giancarlo Alessandrini (Lalkitap)
Canavar: Yazan: Alfredo Castelli, Çizen: Giancarlo Alessandrini ve Luisa Zancanella (MP Dev Album 7)

Selamlar
Lami

17 Mart 2008 Pazartesi

Merhaba

Burası, Lami'nin yeri... Bakalım menümüzde neler var. Hmmm, çizgi roman var tabiiki. Sonra sinema var, bilim kurgu var. Birazcık Tehlikeli Kimyasallar var. Eh biriktikçe başka neler var birlikte göreceğiz. Hepiniz hoş geldiniz...
Lami Tiryaki