30 Mayıs 2011 Pazartesi

3. Kocaeli Kitap Fuarı'nın Ardından

14-22 Mayıs 2011 tarihleri arasında Kocaeli İnterteks Uluslararası Fuar
Merkezi’nde düzenlenen 3. Kocaeli Kitap Fuarı’nı çok güzel anılarla geride
bıraktık. Resmi sitedeki beyana göre fuarı tam 260bin kişi ziyaret etmiş.
Tamamiyle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin bir organizasyonu olarak gerçekleşen
fuar, akılda daha çok ekonomik boyutuyla yer etti. TÜYAP’taki fuarın aksine
otoparkın, girişin ve standların ücretsiz olduğu fuarın, yerleşimi itibariyle de
dikkat çekici özellikleri vardı. Üç büyük salonun birisi tamamiyle resim
sanatçılarına ve sahaflara ayrılmıştı. Salonlardan birinin tamamiyle sahaflara
ayrıldığı bir kitap fuarına ben ilk kez katıldım. Kocaeli ve İstanbul sahafları
dizi dizi dükkanları ve son derece uygun fiyatlarıyla koleksiyoncular için
“şekerci dükkanındaki çocuk” havası yaşattılar bize. Neler yoktuki. Çizgi
romanlar, mizah dergileri, seriyal romanlar, osmanlıcalar, afişler, plaklar,
çocuk dergiler, magazinler, eski gazeteler, hobi eşyalar, bilim kurgular ve daha
neler neler... Hani insan başka hiç bir salona uğramadan tüm vaktini orada
geçirebilirdi. Ben üç günümü fuarda geçirdim ve her gittiğimde bir çanta
doldurup geldim. Aldıklarımın çoğunluğunun sahaf tarafından olduğunu söylememe
gerek yok tabii. Fiyatlar da öyle sahaf dükkanlarındaki ya da netteki gibi
değildi. 2TL’den Milliyet Çocuklar, 2 TL’den Tay’ın Zagorları, 2-3TL’den Altın
Kitap’ın hard cover klasikleri vs vs... Nette 40-50TL’den satılan 33’lük
plakları birazda pazarlıkla 15-20 TL’den alabildik. Belediye Kocaeli ve
İstanbul’a ücretsiz düzenli seferler koymuş. Stant sahipleri günübirlik
İstanbul’a gidip gelebiliyorlardı. Bazılarına aradığım bir şeyleri ısmarladım,
ertesi gün getirdiler(keyfe bak).

Diğer salonlardan bir tanesi ağırlıklı olarak dini yayınlar yapan yayınevlerine,
siyasi yayınlar yapan yayınevlerine ve sahaf salonunda yer bulamayan sahaflara
ayrılmış. Burada da meraklısına kendi türünde ilginç eserlerin olduğu bir dolu
dünya vardı. Eski ve Yeni Ahit, Sonraki İncil ve detaylı bir Kur’an-ı Kerim
setini birarada alıp sıkı bir inceleme ve araştırma yapmak mümkün.

Bir diğer salon genel yayıncılık yapan kurum ve kuruluşlara ayrılmış. NTV
Yayınları, Leman, Uykusuz, Penguen yayıncıları, Tudem, TÜBİTAK ve tabiiki
Prestij Yayıncılık çizgi roman ve benzerlerinin bulunabileceği bize daha çok
hitap eden stantlardı. Bu arada TÜBİTAK’ta çizgi romanın ne işi var diye soracak
olursanız, Gırgır-Fırt ekolünün efsanevi “Zihni Sinir Proceleri” nin derlendiği
mükemmel bir albüm yapıp standa koymuşlar. Ayrıca popüler bilim kitapları
babında Jules Verne’in nispeten az bilinen çok değerli dört romanı var, hepsi
hard cover ciltli, hepsi sudan ucuz fiyatlara. Burada bütün vaktimi çizgi roman
dostu Arda Yaztıoğlu ve Prestij Kitap sahibi sevgili İlhan Yılmaz’la geçirdim.
Çiçeği burunda mağazacı ve artık “yılların” diyelim yayıncısı İlhan’la çaylı,
simitli, açmalı muhabbet dolu saatler geçirdik. Standa uğrayan pek çok “biz
bunları okurduk ya” diyen kişilere acayip muhabbet koyduk. Pek çoğu tanıdık olan
misafirlerle çizgi roman muhabbetleri ettik. Bu arada bir şeyi farkettim.
Halihazırda mevcut çizgi roman camiasının dışında olan ya da ilk kez çizgi
romanları keşfeden insanlarla muhabbetin de bir başka tadı var. Bazı eski
tüfeklerle sahaflardan aldıkları Pink Floyd veya Sting plakları eşliğinde
Tommiks Teksas muhabbeti yapmak çok kıyaktı. Popüler konuk yazarların imza
günleri ve söyleşileri oldu. Ece Temelkuran, Emre Kongar, Nilüfer, Turgut
Özakman, İlber Ortaylı bunlardan hatırladıklarım. Arda’nın katıldığı Ece
Temelkuran ve Nilüfer söyleşilerini de katılmak istediğim halde kaçırmışım
haberim yokken. O kadar bolluğun içinde insan nereye saldıracağını şaşırıyor
doğrusu. Biz oradayken Swingin 74 numaralı cildi geldi. Analdığım kadarıyla 75.
cilt te olacak. İlhan’la hep aynı şeyi söyledik. Haşim bey sever bu işi,
bırakmaz kolay kolay. Ne çizgi romanı ne de bizleri.

Fuar muhabbeti bu, anlat anlat bitmez. Daha detaylı bir dosyayı hazırlayıp
Hipnoz’un yeni sayısında yayınlaması için sevgili İlhan’a söz verdim. Artık yeni
Hipnoz’da okursunuz...
Selamlar
Lami

26 Mayıs 2011 Perşembe

Zagor Dev Albüm 1 ve Diğer Bonelli Serileri

1 numaralı Zagor Dev Albüm Il Castello Nel Cielo (Gökyüzündeki Kale), 27 Mayıs 2011’de İtalya’da piyasaya verildi. “Süper Kahraman”ımızın 50. doğum yılı şerefine üretilen serinin ilk albümünün yazarı Moreno Burattini ve çizeri Marco Torricelli. Baba Ferri’nin çizdiği aylık 551. sayı da renkli olarak yayınlanıyor. Aslında Bonelli’yi Bonelli yapan iki ana karakterden birisi olan Zagor için, insan daha çok şey bekliyor. Yeni Dev Albüm serisi ve ara renkli sayı dışında şimdilik bir faaliyet yok. Umarım ortalığı şenlendirecek yeni bir şeyler daha çıkarırlar.

Düşünüyorumda, eski karakterlere ait serilerin sayısı öyle fazla değil. Bonelli yayınlarının en büyük kalemi Teks’in hepi topu 4 serisi mevcut mesela. Aylık, Dev(Speciale), Maxi ve Almanak. Benzer şekilde Zagor’un da dört ana serisi var(dı). Aylık, Speciale, Maxi ve Cico(Çiko). Çiko’nun kapatılmasıyla bu sayı üçe düşmüştü. Ancak yeni eklenen dev albüm serisiyle tekrardan dört oldu. Oysa yeni kahramanlara bakıyorum, biraz tutunca her birinin türlü türlü serilerini görüyoruz. Dylan Dog mesela; Tekrar serileri dahil 9 koldan yayın yapmakta. Benzer biçimde Nathan Never 10 koldan yayın yapıyor. Martin Mystere cephesinde de yine 9 farklı yayın tipi görüyoruz. Bu farklı yayın biçimlerinden bazılarının her ne kadar yayını sürmüyorsa da, her an yeni bir albüm eklenebilir durumdadır. Oysa klasik serilerden bitenlerin yayını nedense tamamen bitiyor. TÜYAP Kitap Fuarı’nda sevgili Moreno Burattini’ye Çiko serisinin yayınının sona ermesiyle ilgili sorular sormuştum. Bana Çiko serisinin çizeri Francesco Gamba’nın emekli olduğunu, böylece yayınının sona erdiğini anlatmıştı. Oysa yeni kahramanlar için bildiğim kadarıyla yazar çizerine herhangi bir bağımlılık sözkonusu değil. Hani satış kriter ve rakamları da belirleyici olmasa gerek diye düşünüyorum. Teks Bonelli’nin en çok satan yayını ama seri sayısı sınırlı. Bana göre bu durumun nedeni yeni kahramanların modern anlayışın ürünü olarak seçilmesinden kaynaklanmasıdır. Nathan Never, Martin Mystere gibi kahramanların yaşadıklarını anlatmak için farklı boyutlar, farklı evrenler yaratmak gerekiyor. Sadece Nathan evrenini betimlemek için Alfa Ajansı öykülerinden Asteroide Alfa öykülerine kadar içinde Nathan’ın olmadığı başka evrenlerdeki olayların da anlatımı gerekmektedir. Modern kahramanlar, başka serilerin oluşumunu da tetikliyor. Martin Mystere’deki Altrove serisi ve Nathan Never’ın yukarıda bahsi geçen benzer serileri bu yaklaşıma iyi birer örnektir. E bu kadar geniş evreni olduktan sonra bu evrenlerdeki farklı olayları birbirine bağlamak için de farklı anlatım biçimleri gerekli görülebilir. Martin Mystere’nin aylıklarda anlatılan pek çok gizemin çözümlerinin-ve ekstra soru işaretlerinin-yer aldığı muhteşem bir dev albüm serisi var mesela. Zagor, Teks gibi klasik kahrmanlar için de genişletilmiş evrenler, geçmişe ya da mevcut yaşananlara dair bağlamaların yapıldığı farklı anlatıma sahip başka tür seriler yapılabilir mi? Tabiiki evet! Birilerinin oturup bu işlere kafa yorması lazım. Bunu yapacak yazarlar da mevcuttur eminim(ilk adaylardan biri de, efenim benim ). Ancak Bonelli amca buna izin veriyor mu bilinmez onu da araştırmak lazım. Biliyorsunuz klasik serilerin sahipleri eserleri konusunda biraz tutucu...

Zagor’u dev boyutlarda ülkemizde de okuyacağımız zamanların gecikmemesi dileğiyle...

Seamlar
Lami