8 Ağustos 2011 Pazartesi

Sisli Hatıralar...



Gazetelerde bir haber. 100 milyon Euro’luk ‘sismik gemi’ yapılıyor, 3 boyutlu araştıracak;
Türkiye’nin 3 boyutlu araştırmalar yapacak ilk sismik gemisinin yapımına başlandı. Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Başbakanlığın alımını onayladığı gemi, denizlerdeki deprem araştırmalarının yanı sıra Karadeniz’deki petrol aramalarında ve KKTC-Türkiye arasında yapılacak su borusu hattının güzergâhının belirlenmesinde de kullanılacak.
24.07.2011 – Hürrriyet

70’li yıllarda MTA’ya ait Sismik Araştırma gemisi Hora (daha sonraki ismiyle Sismik-1) pek popülerdi. Yunanlılarla aramızdaki sonu gelmeyen “it dalaşının” bir tür simgesi gibi Ege ve Akdeniz’in sularında dolanan Almanların hediyesi efsane gemi “emekliye çıkarıldığı” için MTA, hükümet nezdinde yeni bir projeye imza atmış. Bu sefer bize ait bir Sismik gemimiz olacak. Derin Sismik gemi 13000mt derinlikte araştırma yapabilecek. Haberin detaylarını ve Hora’nın tarihçesini

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18330923 ve
http://www.tumgazeteler.com/?a=177458&cache=1 adreslerinden okuyabilirsiniz…

****************

Hora’nın haberini duyunca, içim ürperdi birden. Anılara daldım gittim. Biz Yüzbaşı Volkan okurları Hora’yı biraz daha yakından tanırız! Yayınlandığı sayısız serilerde hep kronolojik bir sıranın tutturulmaya çalışıldığı Volkan’ın maceraları sil baştan tekrar edildiği için, ilk dönem maceraları bolca yayınlanmıştır. Kırmızı Alarm, bunlardan bir tanesi ve benim de Volkan’ın en sevdiğim maceralarından biridir. Macera ilk kez Tay Yayınları’nın 18-21. sayılarında(05.11.1976-26.11.1976) yayınlandı.



Ege’de sismik araştırmalar yapan MTA’nın Hora gemisi Yunan gemileri tarafından taciz edilmektedir. Geminin korumasını Volkan ve arkadaşlarına verirler. Yunan uçaklarıyla yaşanan nefes kesici bir “it dalaşı” sonrasında çekilen fotoğrafları inceleyen Volkan Hora’yı Yunan hücumbotlarından başka küçük bir motorun da takip ettiğini fark eder. Motora ait fotoğraflarda daha önce Akrep Yuvası isimli maceradan tanıdığımız acımasız savaş kışkırtıcısı Webster’ı teşhis eder. Bundan sonrası Midilli adasına uzanan keyifli, enfes, nostalji dolu bir maceranın başlangıcı olur. Güzel Adriana maceranın unutulmazları arasındadır…



Düşünüyorumda, bize sıcak gündemi hala Yüzbaşı Volkan maceraları sunuyor. Ali Recan işini ciddiyetle yapıp dönemin güncel olaylarını maceralara öylesine ustalıkla yedirmişki 2011 yılında da gündemi Volkan’la takip ediyoruz. Aynı tada sahip hikayeler bu gün üretilemiyor nedense. Akrep Yuvası, Paralı Askerler, Kırmızı Alarm, En Büyük Darbe, Petrol Savaşı, Kuzeyden Gelen Ölüm ve daha niceleri... Hepsi de 70’li 80’li yılların olağanüstü renkli gündeminden sımsıcak maceralarla bizleri gündeme yakın tutuyordu. Kaçırılan Başbakan isimli fasikülü okuduğumda, daha çiçeği burnunda bir ortaokul öğrencisiyken, diplomat olmayı, güncel siyasetle ilgilenmeyi kafama koymuştum. Gerçi diplomat yerine önce kimyacı sonrada çevreci oldum ama içimdeki günceli sıcağı sıcağına yaşama arzusu hiç sönmedi. O da Volkan ve Ali Recan sayesindedir. Hora ve Derin Sismik haberleri de bunun en güzel kanıtıdır.
Selamlar
Lami

4 Haziran 2011 Cumartesi

Yalın Tek Kahramanlı Dönem Bitiyor mu?

1950-2000'li yılların tek kahramanlı dönemi, yerini yavaş yavaş çok kahramanlı
dönemlere(mi) bırakıyor! Son zamanlarda okuduğum Avrupa kökenli çizgi romanlarda
ve tabiiki Bonelli eserlerinde sanki bir tek ve iyi kahramandan vazgeçme eğilimi
gözlüyorum. Ülkemizde yayınlanan Borgia, Djin gibi çizgi romanlarda Fransa'nın
tek kişiye bağımlı hikayelerin yanında çok kahramanlı ya da dönem öykülerinin
popülaritesi göze çarpıyor. Benzer şekilde yeni dönem Bonelli yaratılarına
baktığımızda tek kahramana bağlı olmayan hikayeler göze çarpmakta. Özellikle
mini serilerde bu türde denemeler yoğun olarak göze çarpıyor. Michele Medda'nın
yarattığı Caravan isimli çizgi roman, her ne kadar İtalyan Davide ve ailesinin
öyküsü etrafında gelişen olaylar gibi gözükse de, aslında küçük ve ilginç
anekdotlarla tüm Nest Point kasabası sakinlerinin birbirinden bağımsız
öykülerinin birleşimi şeklinde bir sonuca doğru gidiyor. Nathan Never'ın bizde
yayınlanmamış pek çok serilerine bakıldığında içinde Nathan'ın yer almadığı
sayısız olayın anlatıldığını görüyoruz. Tek kahramana bağlı olarak yaratılmış
yeni kahramanlarda da aslında yan olay örgüsü yoğunlukta. Büyülü Rüzgar'ın
özellikle 40'lı sayılarından itibaren ana olay ekseni etrafında sık sık yan
karakterlerin öyküleri birinci sıraya yerleşiyor. Hatta bazı öykülerde Ned,
konuk oyuncu gibi duruyor. Bunun yanında anti kahramanlar da önemli ölçüde yer
almaya başladı. Greystorm'un başrolundeki Robert Greystorm, veya tek sayılık
Gözler ve Karanlık hikayesinin seri katil esas oğlanı, gücün aydınlık
tarafındaki yenilmez kahramanlardan çok farklılar. Klasik kahraman bazlı Teks
veya Zagor gibi bazı serilerdeki yan karakterler de bir şekilde asıl karakterin
önüne geçip hikayeyi sürükleyebiliyorlar. Kahramanlar dünyasındaki
bu-bazan-keskin geçişler son dönemlerde sıkça göze çarpıyor olsa da yine de
değişik kahramanların birlikte rol aldığı hikayelerden özenle kaçınıldığı da bir
gerçek. Avrupa kökenli çizgi romanlar kahraman tarzında radikal değişiklikler
yaparak, ancak yine de team-up'lardan kaçınarak bir tarz değişikliğini okuyucu
dünyasına sunmuş durumdalar. Bence fena da olmamış.

Selamlar
Lami

30 Mayıs 2011 Pazartesi

3. Kocaeli Kitap Fuarı'nın Ardından

14-22 Mayıs 2011 tarihleri arasında Kocaeli İnterteks Uluslararası Fuar
Merkezi’nde düzenlenen 3. Kocaeli Kitap Fuarı’nı çok güzel anılarla geride
bıraktık. Resmi sitedeki beyana göre fuarı tam 260bin kişi ziyaret etmiş.
Tamamiyle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin bir organizasyonu olarak gerçekleşen
fuar, akılda daha çok ekonomik boyutuyla yer etti. TÜYAP’taki fuarın aksine
otoparkın, girişin ve standların ücretsiz olduğu fuarın, yerleşimi itibariyle de
dikkat çekici özellikleri vardı. Üç büyük salonun birisi tamamiyle resim
sanatçılarına ve sahaflara ayrılmıştı. Salonlardan birinin tamamiyle sahaflara
ayrıldığı bir kitap fuarına ben ilk kez katıldım. Kocaeli ve İstanbul sahafları
dizi dizi dükkanları ve son derece uygun fiyatlarıyla koleksiyoncular için
“şekerci dükkanındaki çocuk” havası yaşattılar bize. Neler yoktuki. Çizgi
romanlar, mizah dergileri, seriyal romanlar, osmanlıcalar, afişler, plaklar,
çocuk dergiler, magazinler, eski gazeteler, hobi eşyalar, bilim kurgular ve daha
neler neler... Hani insan başka hiç bir salona uğramadan tüm vaktini orada
geçirebilirdi. Ben üç günümü fuarda geçirdim ve her gittiğimde bir çanta
doldurup geldim. Aldıklarımın çoğunluğunun sahaf tarafından olduğunu söylememe
gerek yok tabii. Fiyatlar da öyle sahaf dükkanlarındaki ya da netteki gibi
değildi. 2TL’den Milliyet Çocuklar, 2 TL’den Tay’ın Zagorları, 2-3TL’den Altın
Kitap’ın hard cover klasikleri vs vs... Nette 40-50TL’den satılan 33’lük
plakları birazda pazarlıkla 15-20 TL’den alabildik. Belediye Kocaeli ve
İstanbul’a ücretsiz düzenli seferler koymuş. Stant sahipleri günübirlik
İstanbul’a gidip gelebiliyorlardı. Bazılarına aradığım bir şeyleri ısmarladım,
ertesi gün getirdiler(keyfe bak).

Diğer salonlardan bir tanesi ağırlıklı olarak dini yayınlar yapan yayınevlerine,
siyasi yayınlar yapan yayınevlerine ve sahaf salonunda yer bulamayan sahaflara
ayrılmış. Burada da meraklısına kendi türünde ilginç eserlerin olduğu bir dolu
dünya vardı. Eski ve Yeni Ahit, Sonraki İncil ve detaylı bir Kur’an-ı Kerim
setini birarada alıp sıkı bir inceleme ve araştırma yapmak mümkün.

Bir diğer salon genel yayıncılık yapan kurum ve kuruluşlara ayrılmış. NTV
Yayınları, Leman, Uykusuz, Penguen yayıncıları, Tudem, TÜBİTAK ve tabiiki
Prestij Yayıncılık çizgi roman ve benzerlerinin bulunabileceği bize daha çok
hitap eden stantlardı. Bu arada TÜBİTAK’ta çizgi romanın ne işi var diye soracak
olursanız, Gırgır-Fırt ekolünün efsanevi “Zihni Sinir Proceleri” nin derlendiği
mükemmel bir albüm yapıp standa koymuşlar. Ayrıca popüler bilim kitapları
babında Jules Verne’in nispeten az bilinen çok değerli dört romanı var, hepsi
hard cover ciltli, hepsi sudan ucuz fiyatlara. Burada bütün vaktimi çizgi roman
dostu Arda Yaztıoğlu ve Prestij Kitap sahibi sevgili İlhan Yılmaz’la geçirdim.
Çiçeği burunda mağazacı ve artık “yılların” diyelim yayıncısı İlhan’la çaylı,
simitli, açmalı muhabbet dolu saatler geçirdik. Standa uğrayan pek çok “biz
bunları okurduk ya” diyen kişilere acayip muhabbet koyduk. Pek çoğu tanıdık olan
misafirlerle çizgi roman muhabbetleri ettik. Bu arada bir şeyi farkettim.
Halihazırda mevcut çizgi roman camiasının dışında olan ya da ilk kez çizgi
romanları keşfeden insanlarla muhabbetin de bir başka tadı var. Bazı eski
tüfeklerle sahaflardan aldıkları Pink Floyd veya Sting plakları eşliğinde
Tommiks Teksas muhabbeti yapmak çok kıyaktı. Popüler konuk yazarların imza
günleri ve söyleşileri oldu. Ece Temelkuran, Emre Kongar, Nilüfer, Turgut
Özakman, İlber Ortaylı bunlardan hatırladıklarım. Arda’nın katıldığı Ece
Temelkuran ve Nilüfer söyleşilerini de katılmak istediğim halde kaçırmışım
haberim yokken. O kadar bolluğun içinde insan nereye saldıracağını şaşırıyor
doğrusu. Biz oradayken Swingin 74 numaralı cildi geldi. Analdığım kadarıyla 75.
cilt te olacak. İlhan’la hep aynı şeyi söyledik. Haşim bey sever bu işi,
bırakmaz kolay kolay. Ne çizgi romanı ne de bizleri.

Fuar muhabbeti bu, anlat anlat bitmez. Daha detaylı bir dosyayı hazırlayıp
Hipnoz’un yeni sayısında yayınlaması için sevgili İlhan’a söz verdim. Artık yeni
Hipnoz’da okursunuz...
Selamlar
Lami

26 Mayıs 2011 Perşembe

Zagor Dev Albüm 1 ve Diğer Bonelli Serileri

1 numaralı Zagor Dev Albüm Il Castello Nel Cielo (Gökyüzündeki Kale), 27 Mayıs 2011’de İtalya’da piyasaya verildi. “Süper Kahraman”ımızın 50. doğum yılı şerefine üretilen serinin ilk albümünün yazarı Moreno Burattini ve çizeri Marco Torricelli. Baba Ferri’nin çizdiği aylık 551. sayı da renkli olarak yayınlanıyor. Aslında Bonelli’yi Bonelli yapan iki ana karakterden birisi olan Zagor için, insan daha çok şey bekliyor. Yeni Dev Albüm serisi ve ara renkli sayı dışında şimdilik bir faaliyet yok. Umarım ortalığı şenlendirecek yeni bir şeyler daha çıkarırlar.

Düşünüyorumda, eski karakterlere ait serilerin sayısı öyle fazla değil. Bonelli yayınlarının en büyük kalemi Teks’in hepi topu 4 serisi mevcut mesela. Aylık, Dev(Speciale), Maxi ve Almanak. Benzer şekilde Zagor’un da dört ana serisi var(dı). Aylık, Speciale, Maxi ve Cico(Çiko). Çiko’nun kapatılmasıyla bu sayı üçe düşmüştü. Ancak yeni eklenen dev albüm serisiyle tekrardan dört oldu. Oysa yeni kahramanlara bakıyorum, biraz tutunca her birinin türlü türlü serilerini görüyoruz. Dylan Dog mesela; Tekrar serileri dahil 9 koldan yayın yapmakta. Benzer biçimde Nathan Never 10 koldan yayın yapıyor. Martin Mystere cephesinde de yine 9 farklı yayın tipi görüyoruz. Bu farklı yayın biçimlerinden bazılarının her ne kadar yayını sürmüyorsa da, her an yeni bir albüm eklenebilir durumdadır. Oysa klasik serilerden bitenlerin yayını nedense tamamen bitiyor. TÜYAP Kitap Fuarı’nda sevgili Moreno Burattini’ye Çiko serisinin yayınının sona ermesiyle ilgili sorular sormuştum. Bana Çiko serisinin çizeri Francesco Gamba’nın emekli olduğunu, böylece yayınının sona erdiğini anlatmıştı. Oysa yeni kahramanlar için bildiğim kadarıyla yazar çizerine herhangi bir bağımlılık sözkonusu değil. Hani satış kriter ve rakamları da belirleyici olmasa gerek diye düşünüyorum. Teks Bonelli’nin en çok satan yayını ama seri sayısı sınırlı. Bana göre bu durumun nedeni yeni kahramanların modern anlayışın ürünü olarak seçilmesinden kaynaklanmasıdır. Nathan Never, Martin Mystere gibi kahramanların yaşadıklarını anlatmak için farklı boyutlar, farklı evrenler yaratmak gerekiyor. Sadece Nathan evrenini betimlemek için Alfa Ajansı öykülerinden Asteroide Alfa öykülerine kadar içinde Nathan’ın olmadığı başka evrenlerdeki olayların da anlatımı gerekmektedir. Modern kahramanlar, başka serilerin oluşumunu da tetikliyor. Martin Mystere’deki Altrove serisi ve Nathan Never’ın yukarıda bahsi geçen benzer serileri bu yaklaşıma iyi birer örnektir. E bu kadar geniş evreni olduktan sonra bu evrenlerdeki farklı olayları birbirine bağlamak için de farklı anlatım biçimleri gerekli görülebilir. Martin Mystere’nin aylıklarda anlatılan pek çok gizemin çözümlerinin-ve ekstra soru işaretlerinin-yer aldığı muhteşem bir dev albüm serisi var mesela. Zagor, Teks gibi klasik kahrmanlar için de genişletilmiş evrenler, geçmişe ya da mevcut yaşananlara dair bağlamaların yapıldığı farklı anlatıma sahip başka tür seriler yapılabilir mi? Tabiiki evet! Birilerinin oturup bu işlere kafa yorması lazım. Bunu yapacak yazarlar da mevcuttur eminim(ilk adaylardan biri de, efenim benim ). Ancak Bonelli amca buna izin veriyor mu bilinmez onu da araştırmak lazım. Biliyorsunuz klasik serilerin sahipleri eserleri konusunda biraz tutucu...

Zagor’u dev boyutlarda ülkemizde de okuyacağımız zamanların gecikmemesi dileğiyle...

Seamlar
Lami