2 Nisan 2009 Perşembe

Cizgi Roman'da Sansur

Vakti zamaninda yayinlanan cocuk dergileri, bunyelerinde pek cok cizgi roman barindirmislar. 1970-1985 yillari arasinda sureli cizgi roman yayinlarini aratmayacak kadar bol cizgi roman yayinlanmis. Milliyet Cocuk dergisi'nin 1980 ve sonrasi sayilarinda, Tercuman Cocuk Dergisi ve Yaman Cocuk sayilarinda bazilari piyasada kitap halinde satilan cr'larin tekrari bol bol cizgi romanlar tefrika halinde yayin sansi bulmus. Bu, ulkemizde neden Frankofon ve Belcika isi cizgi romanlarin yayginlasamadigini da acikliyor aslinda. Bu turdeki dergilerin cogunun teliflerini cocuk dergileri ve Zip Zip turu karma dergiler kapmis gecmis. Bruno Brazil'den tutun, Korkusuz Badi, Goklerin Hakimi, Thorgal, Rahan vs vs... Hazine gibi malzeme iceriyorlar. Ancak onemli bir detay isin keyfini kaciriyor. Dergilerin "cocuk" isi olmasi beraberinde sansuru de getirmis. Bu gun icin ilkokullara hitabeden cogu dergilerde bile yeralan kimi cesur kareler, o donem dergilerinde sansure ugramis. Mesela Tercuman Cocuk Dergisi'nin 21 Mayis 1982 tarihli 21. sayisinda yeralan Yuzbasi Volkan'in Gizli Hava Kuvvetleri isimli macerasinin 2. bolumunde Volkan'in beraber goreve gittigi Alev'in dus alma sahnesinin oldugu bir kare vardir. Orijinalinde Alev'in bedeni golgelenerek sadece hatlarinin belli oldugu masum bir kareyken, dergide bu karenin yarisi gitmis. Alev'in sadece kafasi gorunuyor. Daha sonraki karelerde Volkan ve Alev ayni yatagi paylasirlar fakat herhangi bir mustehcenlik sozkonusu degildir. Hatta Alev "bana hic dokunmadi bile, durumdan faydalanmadi" filan diye dusunur. Bu masum kare de tumuyle ucurulmus. Bunlari orjinali elimde oldugu icin biliyorum. Oysa Thorgal'in 8 sayisi haric, diğer cr'lerin orijinalleri veya sansursuz turkce basimlari halen elimizde yok. Hangi kare ne kadar ucuruldu neye istinaden ucuruldu bilemiyoruz. O nedenle bence bu dergileri toplamak zamanin frankofonlarinin koleksiyonlarini yapmak anlamina gelmiyor. Hatirlarsaniz Tay yayinlarinin Karaoglan'larinda Suat Yalaz bazi karelerdeki cıplak kadinlara "uygun giysiler" giydirerek ustu kapali bir sansur uygulamisti. O uygulamada bile "kare cikarma" yapilmadan is halledilmisti.

Peki sansur nereye kadar olmali? Sansur olmali mi? Gunumuz frankofonlarina veya Preacher veya Baskomiser Nevzat'taki gibi kimi orneklere baktigimizda sansurun nerede olmasi gerektigi bence siritiyor zaten. Kirk yilin basi ilginc bir yerli deneme yapiliyor ama nedense Beyoglu'nun en igrenc yerleri en igrenc goruntuleri en igrenc kadin cizimleriyle onumuze serilerek baslanmis ise. Estetikten yoksun ortamlar estetikten yoksun karelerde ortaya dokulmus. Yeni donem yerli cizgi romanlara baktigimizda mide bulandirici bir mustehcenlik konmadan yapilamiyor kolay kolay. Leman ekoluyle yetismis bir kusagin elinden cikma bu islerin icerigindeki neden kolayca tahmin edilebilir kanimca. Bu tur yayinlari Cocuk dergilerini okuyan kusaklarin onune hangi yastan itibaren koyabiliriz dusunmek lazim.

Sonuc; Hic bir sekilde sansure taraf biri degilimdir. Kasitli milli ve dini hakaret icermedigi surece yayinlarin yaraticisinin kurgusu neyse o sekilde basilmasi gerektigini sonuna kadar desteklerim. Hic bir kurum veya kurulus sanatcinin isinin icerigine karismamali. Ancak sansur yine de olmali. Tuketicinin kafasinin icinde olmali. Begenmedigi yayini almayarak kendi sansurunu uygulayabilmeli.

Selamlar
Lami

Hiç yorum yok: